9 Mayıs 2024 - Perşembe

Yeni Tanıtım ve Bilgilendirme Düzenlemesi

Bugünlerde Sağlık Bakanlığınca yayımlanan ve sağlık çalışanlarının radyo ve televizyonlardaki açıklamalarını düzenleyen “12 maddelik taahhütname” içeren yönetmelik, tartışmalara yol açmaya devam ediyor. Öncelikle belirtmekte fayda var ki, yanlış ve yanıltıcı bilgilendirmelere karşı önlem almak elbette önemli ve anlamlıdır. Sağlıkla ilgili konularda uzmanlık sınırlarını aşan, kanıtlanmamış tedavi yöntemlerini savunan, insanları paniğe sürükleyecek açıklamalar yapan sağlık meslek mensuplarının denetlenmesi gerektiği konusunda pek çok kişi hemfikirdir. Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla birlikte bazı temel sorunlar da ortaya çıkabilir.

İlk olarak, düzenlemenin ifade özgürlüğüne müdahale etme riski bulunmaktadır. Sağlık meslek mensupları da, diğer vatandaşlar gibi düşünce ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Buradaki asıl kaygı, bu düzenlemenin açıklamalarda bulunacak kişilere bürokratik bir baskı unsuru ekleyerek, fikirlerin ifade edilmesini engelleyebilmesidir. Özellikle sağlık çalışanları, halkın sağlığını koruma amacıyla hareket etmekten ziyade, kendilerini sürekli denetlenen ve cezalandırılma riskiyle karşı karşıya hissedebilirler. Bu durum, sağlık meslek mensuplarının daha az aktif ve dikkatli bir şekilde toplumu bilgilendirmesine yol açabilir, ki bu da sağlık alanında bilinçli kararlar almanın zorlaşmasına sebep olabilir.

İkincisi, düzenlemede yer alan “doğruluğu bilimsel ve klinik olarak kanıtlanmamış” ifadesi oldukça muğlak ve keyfi bir kavramdır. Bilim, sürekli gelişen ve değişen bir alandır. Bugünün kanıtlanmamış olarak nitelendirilen bir tedavi yöntemi, yarın bilimsel çalışmalarla desteklenerek kabul görebilir. Dolayısıyla, sağlık meslek mensuplarının belirsiz kriterlere göre cezalandırılması adaletsizlik doğurabilir. Bunun yerine, bilimsel ve etik ilkeler ışığında hazırlanan açıklama rehberleri ve denetim mekanizmaları kullanılabilir. Böylelikle, sağlık meslek mensupları da güncel bilimsel veriler ışığında toplumu doğru şekilde bilgilendirebilir.

Üçüncü olarak, bu düzenlemenin sosyal medya kullanıcılarını da etkilemesi beklenmelidir. Çünkü sağlıkla ilgili paylaşımlar, artık televizyon ve radyo dışında çoğunlukla sosyal medya platformlarında gerçekleşmektedir. Ancak sosyal medya içerikleri denetlemek oldukça zorlu ve zaman alıcı bir süreçtir. Dolayısıyla, kişisel hesaplarda yapılan paylaşımların denetlenmesi ve gerektiğinde cezalandırılması da tartışmalı bir konu olabilir. Böyle bir denetim mekanizmasının etik açıdan da sorgulanması gerekmektedir, çünkü bu tür bir uygulama, bireylerin ifade özgürlüğünü sınırlayabilir ve sansüre neden olabilir.

Sonuç olarak, sağlık alanındaki düzenlemelerin toplumun sağlığını korumak amacıyla yapılması elbette önemlidir. Ancak bu tür düzenlemelerin ifade özgürlüğüne darbe vurabilecek, muğlak ve keyfi kavramlar içermemesi önemlidir. Sağlık meslek mensuplarının ve sosyal medya kullanıcılarının halkı yanlış bilgilendirmesini engellemek adına daha dengeli ve adil düzenlemeler yapılmalıdır. Aksi takdirde, toplumun sağlığını koruma amacıyla yapılan düzenlemeler, aslında demokratik haklarımıza yönelik bir tehdit haline gelebilir. Önemli olan, toplum sağlığını korurken aynı zamanda temel hak ve özgürlüklerimize saygı gösteren, adil ve bilimsel verilere dayanan bir yaklaşım sergilemektir.

İlgili Haberler

Alım Gücünün Yükseltilmesi ve Memurların Korunması: Maaş Zamları

Son yıllarda, enflasyonun etkisiyle birlikte alım gücü düşen memurların...

Sorunların Çözümü İçin Adım Atmakta Gecikilmemeli

Hemşireler, sağlık hizmetlerinin temel taşlarıdır. Hastalarla doğrudan temas halinde...

Fedakarlığın Öncüleri

Toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi, sağlık personelinin özverili çalışmalarına...

Hemşirelerin Özlük Haklarının Düzeltilmesi Şart!

Sağlık hizmetlerinde vazgeçilmez bir rol üstlenen hemşireler, toplum sağlığının...